Çarşamba, Aralık 31, 2008

ehliyet sınav soruları yayınlanmış.
ne desem inanırsın?
geçtim desem?
:)

ben bilmem beyim bilir

"yoksa.." demiş nahnu bey,"yoksa evlilik bloggerlara yaramıyor mu?"
tespite katılıyorum.
kendimden biliyorum.
biraz daha vakit gerek galiba postsuz geçmeyen günlere dönmeme.
eski parlak günlerime:p
haha kırk yıllık blogcuyum ya,
listelerde de hep bir numara oluyormuşum ya:)

Cumartesi, Aralık 27, 2008

oyuncak

sabaha ehliyet sınavım var.
evet bu yaş oldu bir ehliyet sahibi olabilmiş değilim.
şoför koltuğunun yanını sevenlerdenim ben.
öyle bir kesim varsa yani.
konusu oluyor muhabbet esnasında yok demek olmuyor.
çok gaza geldim.
oyalanacak bir şeyler ararken insan çabuk gaza gelebiliyor.
tavsiyelere uyup motora baktım biraz.
yeniden hatırlatmış oldu diferansiyel falan.
newton büyüksün.
burdan yola çıkıp kendi adıma insanlığa faydalı ne bırakacağım diye düşünmekten pek derse çalıştığımı söyleyemem.
bu pek matah bir şey değil.
çalışmamak hep yaptığım bir şey de değil.
ama olur da geçersem sınav nasıldı sorusuna,"yaa aslında ben pek çalışmadan geçtim,gözüm kapalı yaptım"diye cevap vererek hava atmayacağımı garanti edemem.:p

Cuma, Aralık 26, 2008

Pazar, Aralık 21, 2008

Au auuuuuuu

beşi bir yerdenin beşi bir yerde olmadığını öğrendim bugün.
beş tane altının aynı ip,kurdela,zincir vs. üzerinde belli aralıklarla dizilmiş haline deniyor sanıyordum.değilmiş.tekmiş.
lüzumsuz bir bilgi paylaşımı.
evet,olabilir.ama yirmibeş yaşında da olsa bir yanlıştan dönmenin hafifliğini yaşıyorum.

Cuma, Aralık 19, 2008

kibrit kutusu

onlarca dairenin olduğu apartmanlar...
nerde o eski bayramlar,meliha teyzenin böreklerine falan sarmayacağım konuyu.başka şeylerle sarıp sarmalayacağım.sanırım buna ihtiyacım var."bu çağa ait olmadığımı düşünüyorum" çoğu kez.(oh,sonunda kullandım ben de bu cümleyi,bu çağa ait olmamak,çok afili)yani yuvaların birer beton çizgiyle ayrılmış olmasını çok garipsiyorum.küçükken,büyükşehir nedir bilmezken apartmanlarda sadece akrabaların oturduğunu sanırdım."halam yine bağırıyor çocuklara sesi buraya kadar geliyor","babannem yine döktürmüş, apartmanı sardı yemek kokuları" denmeliydi sanki.öyle olmalıydı çünkü.ancak birbirine kan bağı olan insanlar bu kadar yakın oturabilirdi.saf.demek istediğim yuvaların birer beton çizgiyle ayrılmış olmasını çok garipsiyorum.apartmanlarda sadece akrabaların oturduğunu sanırdım.halam yine bağırıyor çocuklara sesi buraya kadar geliyor","babannem yine döktürmüş, apartmanı sardı yemek kokuları" denmeliydi sanki.öyle olmalıydı çünkü.ancak birbirine kan bağı olan insanlar bu kadar yakın oturabilirdi.saf.
demek istediğim...
saf.

Cuma, Aralık 12, 2008

ankara havası

biraz duygusal, biraz dert sahibi ya da 'derdini' arayan kimselerin yolunun bir ara Ankara'dan geçtiğine olan tuhaf bir inanca sahibim.
ne zaman Ankara diyecek olsam yanımdaki bu kimselerden, yanımda kimse yoksa kendi iç sesimden*, "Ankara, hüznümün şehri;soğuk terminalleri ve gri caddeleri..."ile başlayan cümleler duyacakmışım gibi gelir.ne zaman Ankaraya'ya yolum düşecek olsa bir mahzunluk,bir sudan çıkmak üzere olan balık şaşkınlığı çöker. öte yandan yolda uyumak yerine yolları izleyip derin düşüncelere dalma gerekliliği hisseder,dergimi kitabımı kolumun altında göstermeye gayret ederim.
ımmm..Buraya kadar iyi hoş da burdan asıl geçmek istediğim konuyu unuttum.bağlantı hatası yani.
neyse...
Ankara dedim de, Yunanistan'daki olayları anlamak için güzel bir analiz.
burdan buyrun.


*burda kendimi de dünya meselelerine kafa yoran biri gibi göstermek niyetindeyim.
bu vapur bensiz gitmemeli:p

Çarşamba, Aralık 10, 2008

bayramlık

bayramımız mübarek olsun galaksideki saygılı insanlar.
daha nice bayramlara...
evde bisssürüü çikolata şeker var.
nooolur çocuklar bize de gelin.
çocuklar bize de gelin.

Çarşamba, Aralık 03, 2008

mahalli seçimler ve ben

Horoz ölür, gözü çöplükte kalırmış; akademik hayatın arka penceresinden izzet ü ikbâl ile firar edip soluğu Ziraat Bankası'nın emeklilerin özlük işlerine bakan kasvetli ara kat salonlarından birinde toparladıktan sonra bir ara aynaya göz attım,

- Böyle mi olacaktı, hani seninle Türkiye'yi kurtaracak; kurtarmakla bile yetinmeyip ensesinden kavrayarak şööyle asırlar üzerinden sıçratarak muasır medeniyetlerin önünde seyrangâh ve sulak bir yere yumuşak iniş yaptıracaktık, diye kahırlandığını duydum birisinin. Bıdıbıdı yapan aynadaki sûretim olmalıydı. Dişlerimi gıcırtarak, "sen öyle zannet" diye homurdandım. "Önümüzde mahallî seçimler var, şu yakınlarda siyaset dünyasının en mûtena mevkiilerinden birine paraşütle iniş yaptığımda çok mahcup olursun."

- Güleyim de boşa gitmesin bari, dedi aynadaki yaşlı ve kırışık yüz. "Atı alan Üsküdar'ı geçiyor oğlum; baksana, yıllardan beri dalga geçip durduğun CHP, İlahiyat dünyasının yetiştirdiği nâdir starlarından Beyaz Hoca'yı kaptı bile.

Ya sen?

."


a.turan alkan

ne ka güzel söz

bir insan çok sevdigi birini kaybettiginde en çok neye üzüliy istey misin söyleyem,
son sözlerini söyleyemedigine...
şimdiyse söyleyecem ona ne ka güzel söz var ise söyleyemedigim ama biliyim, biliyim söyleyemeyecem hepsini,
hep kalacak bir angi söz ne söyleyememişim
te o söz, o söz yakacak canımı bir ömür...


vahide'den(elveda rumeli)