Çarşamba, Nisan 30, 2008

dalgalandım da duruldum

ciddi kararlar verme arefesindeyim.
bu ay klavyeye neden bu kadar az dokunduğumu bulmak gibi.
ben üşürken kuzenimin tişörtle dolaşması üzerine, "aman aslı abla, yaşlanıyorsun" demesini anlamlandırmak gibi.
25'ime girdiğimde de böyle olmuştum. yine o duygu şeysi oldu.
sanırım yün fanila giyip pamuklu pijamalarla yatma yaşındayım ben.
akşam olunca üzerine şal alıp dışarı çıkma modası,
kapı pencere açıkken cereyanda kalıp üşütmekten korkma havası.
televizyonun sesi de yüksek geliyor artık.
sakin bir köşe lazım.
bir huzur.
bi de lodos mu diyordu şarkıda.
bi lodos lazım şimdi bana bi kürek bi kayık.
bir de çatal kaşık takımı.

Pazar, Nisan 27, 2008

abaküs

iki gündür saatim 2' ye kadar ilerleyebiliyor sadece, sonra 1 oluyor tekrar.
gayret etsen diyorum, pilim bitti diyor.
bu kadar acındırmana gerek yok, bir çift kalem pile bakıyor,
her şeye yeniden başlayabilirsin diyorum.
dahi olduğumu düşünüyor,deli mi ne.

üç gündür uykumu getirsin diye süt içiyorum.
sonra sütten bulanan midem bulanmasın diye kahve içiyorum.
K=3-S=0

dört gündür zayıflama çayına biskrem batırıyorum.

bir gündür
iki gündür
üç gündür
dört gündür on dört gündür
bana bir bade doldur
bu ne güzel düğündür ha ninna

Çarşamba, Nisan 23, 2008

köprüden önce son çıkış

gardrobu boşaltıp, yazlık- kışlık kıyafetlerin yerlerini değiştirmeyi hiç sevmiyorum.
garip bir burukluk, anlamsız bir duygu şeysi oluşuyor içimde. belki anlamlıdır da şu an anlamlandıramadım.
sanırım pembe/mor bana çok yakışıyor. bana yakışmayan ölsün.
hareket etmiş bir trenin arkasından koşarak yetişilmiyor, kapılar yüzünüze kapanmıştır bir kere.ama elinizde ben harper albümü vardır,çok da önemli değildir hani,
gaza da gelirsiniz hemen:
..
if you're gonna walk the earth
then walk it proud.
if you're gonna say the word
you got to say it loud.

(meali: iki dakka adam ol allasen)
..
bahar hiç bu kadar anlamlı olmamıştır belki. düşününce sabah gardrobunuzu yerleştirirkenki burukluğun yazlık kıyafetlerimin içine sığmazsam endişesi olduğunu farkedersiniz.bu bahar sadece budur sebep.
bahar.. börtü, böcük, albeni, çömlekte kuru fasulye...
power of the gospel çalıyor olmalı tam da burda.

23 nisan kutlu olsun, sevinin küçükler, övünün büyükler.

Cumartesi, Nisan 19, 2008

polemik

Adana'da tüp patlaması sonucu çıkan yangında yaralanan ve ilk tedavisi için götürüldüğü tıp merkezinde masrafları ödenmediği için donanımlı bir hastaneye sevk edilmeyen 8 yaşındaki İbrahim Yıldırım'ın tedavisi sürüyor.

yorum 1:kapatma olmasın
bir galatasaraylı olarak kapatma cezalarına karşıyım. kapatırken orada tedavi göremeyecek muhtemel hastalar da düşünülmeli...
yorum 2:Quel alaka?
Bu işin Galatasaraylı olmakla ne alakası var?


zaman gastesinden.

Çarşamba, Nisan 16, 2008

..ebruli biraz gerçek biraz rüya

oluyor ya işte, hani oluyor ya bazen,

radyoda şu çıksa diyorsunuz , sunucu" sırada uzun süredir yer vermediğimiz bir parça var" diyerek söze giriyor ve şarkınızı çalıyor.
çok beğenmenize rağmen pahalı geldiği için vazgeçtiğiniz ceketin fiyatı düşmüş ve sizi bekliyor.
eve geldiğinizde kocaman bir tabak patates salatası sensiz boğazlarından geçmedim diyor.patates salatası, kocaman bir tabak, inanabiliyor musunuz?

sonra "aslı sen gerçek misin? peki bu yaşadıklarımız?" sorusunu düşünüp dururken,henüz konuşmaya başlayan yeğeniniz halıda yürüyen böceği görüp "ayaba ayaba" diyor, "şapşal seni, araba olur mu hiç, böcek o, bu çocuklar da çok komik oluyor yahuu" diyip gülüyorsunuz..böcek ile arabanın ayrımını yapabiliyor olmak büyük bir şey olmalı.

Pazar, Nisan 13, 2008

teselli

Günah, sadece Müslüman’a yakışır. Yakışırsa.

Modernleşmenin sol ve sağ kolunu temsil edenler, günahı Müslüman’a yakıştıramazlar. Günah bir Müslüman’ı mahzunlaştırıp güzelleştirirken, onları iyice çirkinleştirir. Oysa günah bize boynumuzu büktürürken, başımızı eğdirten, yanaklarımızı ıslatan ve bizim bahçeye davet edilmemizi sağlayan bir fırsattır. Başımızı ellerimizin arasına almamızı sağlayandır. Düşünceler ile tanıştırandır. Bizi hüzünlendiren, hüzünden bir zırhla bizi boş işlerden koruyan bir vesiledir günah. Sevap fırsatlarını kaçıran biri için son fırsattır. Günahın acısıyla uyanma fırsatı, insana bahşedilmiştir. Ama onlar kendilerini melek ya da şeytan gibi hissederlerken, bu ikisi arasında gidip gelirlerken, insanlık makamından çok uzaktadırlar.

İ.Paşalı

Cumartesi, Nisan 12, 2008

ve ben kuş olur giderim

Bilöğümm kisa bir süreliğine uzak kalabilirim senden.
Kestiremiyorum şimdiden, kalmayadabilirim.
Bensiz istanbul'a düşman olmak durumunda değilsin, herkesle iyi geçin olur mu?
Hadi bakim
Mahçup etme beni
Göreyim seni
-eni eni zengin kafiye-
yok en en tam kafiye, i ler redif.

Salı, Nisan 08, 2008

gözüm görmesin

-İnanamıyorum, gözlerinden biri neredeyse hiç görmüyormuş doktorun dediğine göre,çok tembelleşmiş. Nasıl farketmezsin bunca zamandır?
-Farkettim.
-E o halde neden gitmedin doktora?
-Önemsemedim.Dünya görülmeye değer güzellikte değil artık.
-Ne okuyorsun bu ara sen bakim?
-:)

Pazartesi, Nisan 07, 2008

bugünün bir adı olsun


" ...
sen hiç gitmemiş ol. Bir ada sahip tek dize bu olsun. Üzümün ve ekmeğin ve erguvan kokusunun da ayrı ayrı ve sadece bizim bildiğimiz adları olsun.

Uzun ve yorgun geceleri geçtim, suyu geçtim, kimse afet sanmadı beni. Yumruklarımı gevşettim. Yaraların kabuk bağladığına dair edindiğim bilgiyi eski eşyaların toplanıp kaldırılması bilgisi ile birleştirdim .

-artık ne yapsam dedirtme bana yarabbi-

Bugünün bir adı olsun. Hiçbir dönemecini ıskalamadığımız bir zamanı yaşadığımızın tanığı olarak dursun yanılgılarımızın kapağında.
... "*



*E.Ozan Karaoğlu

Perşembe, Nisan 03, 2008

analar ne evlatlar doğuruyor!

Murat Çokgezen demiş ki:

Forbes klasik Amerikalı zenginler listesini yayınladı. Bizim gazetelerimizin hemen tamamında bu listeye ilişkin bir haber yer aldı. En zengin yine Bill Gates çıkmış, listeye girebilmek için en az 1.3 milyar dolarınızın olması gerekiyormuş vs. Gazeteden sonra bir de Forbes’ın web sitesine girip ilk 25′e baktım. İşte benim ilk 25 zengin hakkındaki bilgilerden derlediğim istatistiklerim ve zenginliğe giden yola ilişkin yorumlarım:- İlk 25′in yüzde 68′i evli. Demek ki ‘Nikahta keramet var’- Ortalama çocuk sayısı 2,44. Demek ki ‘Çocuğu veren Allah rızkını da veriyor’- Yaş ortalaması 68,28. Demek ki ‘Sabrın sonu selamet’- Yüzde 68′i üniversite mezunu. Demek ki ‘Eğitim şart’- Yüzde 60′ı servetini kendisi çalışarak yapmış. Demek ki ‘Nazar etme ne olur. Çalış senin de olur.’”

Yazının tebessüm ettiren yüzüyle birlikte ilk göze çarpan limitin büyüklüğü olsa gerek. Listeye girebilmek için alt sınır olarak 1,3 milyar dolar belirtilmiş. Bu meblağ, ‘küreselleşme sıfır toplamlı bir oyun olsa da siz umudunuzu yitirmeyin’ cümlesinin özne, çok gizli özne(!) öğelerinin dağılımından farklı görmediğim az gelişmiş/gelişmekte olan/gelişmiş ülkeler üçlemesinde, bir çok az gelişmiş ülkenin gayri safi milli hasılasının çok üzerinde. Ne söylenebilir ki bunun üzerine?

Demek ki analar ne evlatlar doğuruyor!

Çokgezen’in az sayıda kişi üzerinde yaptiği bu analizin ardından yokluğu anlatan rakamlar çıkmaya çalışıyor hafızalardan. En zengin 25 kişi bir yana, madalyonun kir pas içindeki öteki yüzü - en fakir milyonlarca kişiye ev sahipliği yapan dünyaya ait olan denge(sizlik)-geliyor akla hemen.Güncelliğini koruyor olması ve halihazırda çokça dile getirilmesi nedeniyle, susuzluk, küresel ısınma, açlık gibi temel başlıklara ilişkin birkaç değerlendirme, rakamlarda boğulmamak ve durumun vehametini ortaya koymak açısından yeterli olacaktır diye düşünüyorum.

Dünya nüfusunun yaklaşık %17’sinin su kaynakları sağlıksız. Bu nedenle her yıl 1,8 milyon çocuk sadece ishalden hayatını kaybediyor.Dünyadaki yoksullar, temiz suya ulaşabilmek adına, zenginlerden daha fazla bir maliyete katlanıyor. Avrupa’da bir aile gelirinin en fazla %3 ünü suya öderken, bu rakam fakir Afrika ülkelerinde %10’ları buluyor.( Çocuğu veren Allah rızkını da veriyor!)

%37’sinin sağlıklı ve temiz bir yaşam için erişebileceği şartlar oldukça sınırlı. Temizlik koşullarına sahip olamayanlardan 660 milyonu günde 2 doların, 385 milyonun üzerinde kişi ise 1 doların altında hayatını devam ettirmeye çalışıyor.850 milyon kişi açlık sınırında ve bu sayı, sera etkisi, kuraklık gibi bir sonucun; küreselleşme gibi bir sürecin etkisi nedeniyle yıldan yıla artıyor.(Sabrın sonu selamet!)


Dünya nüfusunun yüzde 10’luk kesimi mal ve hizmetlerin yüzde 70’ini üretiyor ve dünya toplam gelirinin yüzde 70’ini alıyor.(Nazar etme ne olur çalış senin de olur!)






İroniye aşina bir neslin çocukları olmanın verdiği his benzer “demek ki..”ler kurdurmakla birlikte, Kevin Carter’ı ödüllü yapan fotoğrafı gözümün önüne getiriyor. Avını bekleyen akbaba ve açlıktan kıvranan Sudanlı çocuk arasındaki ilişki, üstteki analizde yer alan 25 zengin kişi ile alttaki sonucların 6,5 milyardan fazla olan dünya nüfusuna vurulmasıyla ortaya çıkacak olan yoksul kişi arasındaki ilişkiyi daha çarpıcı kılıyor. Ne diyordu İsmet Özel: “..öyle bir dünyada yaşıyoruz ki ipin ucu elinizden bir kaçtı mı hemen başkasının eline geçiveriyor. Ondan sonra siz hayal ediyorsunuz, ama bir başkası yaşıyor.”*

O ipin insanların eline hiç geçmemiş olma ihtimali var bir de değil mi?


*”Üç Mesele,Teknik-Medeniyet-Yabancılaşma”adlı eserinden.
**Sayısal bilgiler Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Raporu,Dünya Bankası ve DTM ‘2006’ verilerinden derlenmiştir.