“Forbes klasik Amerikalı zenginler listesini yayınladı. Bizim gazetelerimizin hemen tamamında bu listeye ilişkin bir haber yer aldı. En zengin yine Bill Gates çıkmış, listeye girebilmek için en az 1.3 milyar dolarınızın olması gerekiyormuş vs. Gazeteden sonra bir de Forbes’ın web sitesine girip ilk 25′e baktım. İşte benim ilk 25 zengin hakkındaki bilgilerden derlediğim istatistiklerim ve zenginliğe giden yola ilişkin yorumlarım:- İlk 25′in yüzde 68′i evli. Demek ki ‘Nikahta keramet var’- Ortalama çocuk sayısı 2,44. Demek ki ‘Çocuğu veren Allah rızkını da veriyor’- Yaş ortalaması 68,28. Demek ki ‘Sabrın sonu selamet’- Yüzde 68′i üniversite mezunu. Demek ki ‘Eğitim şart’- Yüzde 60′ı servetini kendisi çalışarak yapmış. Demek ki ‘Nazar etme ne olur. Çalış senin de olur.’”
Yazının tebessüm ettiren yüzüyle birlikte ilk göze çarpan limitin büyüklüğü olsa gerek. Listeye girebilmek için alt sınır olarak 1,3 milyar dolar belirtilmiş. Bu meblağ, ‘küreselleşme sıfır toplamlı bir oyun olsa da siz umudunuzu yitirmeyin’ cümlesinin özne, çok gizli özne(!) öğelerinin dağılımından farklı görmediğim az gelişmiş/gelişmekte olan/gelişmiş ülkeler üçlemesinde, bir çok az gelişmiş ülkenin gayri safi milli hasılasının çok üzerinde. Ne söylenebilir ki bunun üzerine?
Demek ki analar ne evlatlar doğuruyor!
…
Çokgezen’in az sayıda kişi üzerinde yaptiği bu analizin ardından yokluğu anlatan rakamlar çıkmaya çalışıyor hafızalardan. En zengin 25 kişi bir yana, madalyonun kir pas içindeki öteki yüzü - en fakir milyonlarca kişiye ev sahipliği yapan dünyaya ait olan denge(sizlik)-geliyor akla hemen.Güncelliğini koruyor olması ve halihazırda çokça dile getirilmesi nedeniyle, susuzluk, küresel ısınma, açlık gibi temel başlıklara ilişkin birkaç değerlendirme, rakamlarda boğulmamak ve durumun vehametini ortaya koymak açısından yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
Dünya nüfusunun yaklaşık %17’sinin su kaynakları sağlıksız. Bu nedenle her yıl 1,8 milyon çocuk sadece ishalden hayatını kaybediyor.Dünyadaki yoksullar, temiz suya ulaşabilmek adına, zenginlerden daha fazla bir maliyete katlanıyor. Avrupa’da bir aile gelirinin en fazla %3 ünü suya öderken, bu rakam fakir Afrika ülkelerinde %10’ları buluyor.( Çocuğu veren Allah rızkını da veriyor!)
%37’sinin sağlıklı ve temiz bir yaşam için erişebileceği şartlar oldukça sınırlı. Temizlik koşullarına sahip olamayanlardan 660 milyonu günde 2 doların, 385 milyonun üzerinde kişi ise 1 doların altında hayatını devam ettirmeye çalışıyor.850 milyon kişi açlık sınırında ve bu sayı, sera etkisi, kuraklık gibi bir sonucun; küreselleşme gibi bir sürecin etkisi nedeniyle yıldan yıla artıyor.(Sabrın sonu selamet!)
Dünya nüfusunun yüzde 10’luk kesimi mal ve hizmetlerin yüzde 70’ini üretiyor ve dünya toplam gelirinin yüzde 70’ini alıyor.(Nazar etme ne olur çalış senin de olur!)

İroniye aşina bir neslin çocukları olmanın verdiği his benzer “demek ki..”ler kurdurmakla birlikte, Kevin Carter’ı ödüllü yapan fotoğrafı gözümün önüne getiriyor. Avını bekleyen akbaba ve açlıktan kıvranan Sudanlı çocuk arasındaki ilişki, üstteki analizde yer alan 25 zengin kişi ile alttaki sonucların 6,5 milyardan fazla olan dünya nüfusuna vurulmasıyla ortaya çıkacak olan yoksul kişi arasındaki ilişkiyi daha çarpıcı kılıyor. Ne diyordu İsmet Özel: “..öyle bir dünyada yaşıyoruz ki ipin ucu elinizden bir kaçtı mı hemen başkasının eline geçiveriyor. Ondan sonra siz hayal ediyorsunuz, ama bir başkası yaşıyor.”*
O ipin insanların eline hiç geçmemiş olma ihtimali var bir de değil mi?
*”Üç Mesele,Teknik-Medeniyet-Yabancılaşma”adlı eserinden.
**Sayısal bilgiler Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınma Raporu,Dünya Bankası ve DTM ‘2006’ verilerinden derlenmiştir.