Pazartesi, Mart 31, 2008

korkular da benim umutlar da

Yastığa veda ettiğimin 27. saati...

Servis aracının rahatsız koltuğuna kurulmuştum sevgili günlük. Tüm gece direnmiştim ancak, durup dinlenmeden her saniye yenilenen hücumlarına yavaş yavaş boyun eğiyordum artık uykunun. Ağır ağır dünyaya kapanan gözkapaklarıma, yavaşça yan tarafa düşen başım eşlik ediyordu. İşte o an olmayacak birşey oldu ve başım sînesine yaslanıverdi. Şaşırdım önce... Sonra, üşümüş bir yavrucağın annesine usul usul sokulması gibi, tarifsiz bir huzur yayıldı ruhuma ağır ağır. Öylesine tatlı, öylesine huzurlu, öylesine hayal, hiç olmadığı kadar da gerçekti... Bırakıverdim kendimi...

Bilmiyorum, belki bir mart sabahı uykusuzluğun ve yorgunluğun tesiri ile beynimin oynadığı bir oyundu. Ancak, and olsun ki, o an hiçbir şey daha gerçek olamazdı. 27 saattir gözümün önünden gitmeyen hayalin, vücut bulmuş haliydi belki de ellerini boynuma dolayan.Bilmiyorum, çünkü gözlerimi hiç açmadım. Hayatımda ilk defa gönül gözümü baş gözüme tercih ettim, sonra...

Sonra bedenim yatağını buldu, uyudu, uyandı, yemek yedi. Arasıra yanaklarına süzülen ılık damlalara da bir mana veremedi. Omuz silkti aldırmadı, yaşamaya devam etti...

Ama ruhum... O hala koltukta, başı sinede, O'nun kollarında öylece yalvarıyor:

"Beni bırakma!..."